Bir Paramarka Hikayesi Daha


Dün gece öylesine yazılmış bir paramarka hikayesi daha. Bu hikayedeki olayların ve kişilerin gerçek hayatla bir ilgisi yoktur, varsa da çok fazla değildir:)

Parmarqueé belki birçoğunuz için bir anlam ifade etmiyordur fakat eminim anlatacaklarımı duyunca onu çok seveceksiniz ve bilmediğiniz bir başka gerçeği de öğrenmiş olacaksınız.

Augustus Parmarqueé, 19. yüzyıl Fransa'sında doğan ve günümüz Fransız mutfağındaki birçok yemeğin mucidi olan dahi bir aşçı. Fakir bir ailenin çocuğu olarak doğan Parmarqueé'nin kendinden büyük 6 ve kendinden küçük 2 kardeşine bakıldığında evin en sessiz ve utangaç çocuğu olduğu söylenir.
Kardeşleri ve akranları doyasıya oynarken parmarqueé evde kalmayı ve olmayan malzemelerle 11 kişiyi besleyecek yemek yapmaya çalışan annesinin yanında durmayı tercih etmiştir. Annesinden aldığı 11 kişiyi doyurabilme eğitiminin kariyerindeki yeri şüphesiz yadsınamaz.
10 yaşındayken ise oturduğu bölgenin zenginlerinden Mme de Robanne'nin konağındaki getir götür işlerini yaparak eve biraz olsun para getirmeye çalışan Parmarqueé en çok sabahları evin aşçısı Louis'yle birlikte o günün alışverişini yapmaya gitmekten aşçının meyveleri, sebzeleri ve etleri nasıl seçtiğini izlemekten keyif almış, bunları taşırken kollarının kopacak gibi olmasına ve ilerde sürekli hafif kambur olmasına sebep olacak ağırlıklarına pek aldırmamıştır. Üstelik akşamları Robanne ailesinin yemediği yemeklerin bir kısmını eve götürebilme hakkını kazanmak için de bu ağırlıklara dayanmış ve 3 ay çalıştıktan sonra her gün eve en az üç tabak artık yemek götürmeyi başarmıştır Parmarqueé.
Annesinden az malzemeyle harikalar yaratmayı öğrenen Parmarqueé, Robanne'ların aşçısından ise zenginlerin damak tadını öğrenmiş ve malzemenin sınırsız olmasının öneminin olmadığını, mühim olanın doğru karışımı bulmak olduğunu öğrendi.
Dünya dönerken Parmarqueé büyüyor ve bu arada Robanne'ların aşçısı da yaşlanıyordu. 17sine geldiğinde bir çok şey öğrenmiş olan Parmarqueé, bir gece uyuyan fakat sabah uyanmayan aşçının yerine sabah alışverişi yapmak zorunda kalıp Mme Robanne'ın o gün Paris'ten yılda bir gelen oğlu için hazırlanacak yemeği yapmak zorunda kalınca şansı dönmüş ve bir anda yeni Robanne aşçısı olmuştur.
İlk başlarda Louis'den öğrendiklerini yapan Augustus, sonsuz bir hürmet timsali olarak Mme Robanne ile hiç konuşmayan Louis'nin aksine, efendisine her gün yemekte bir değişiklik isteyip istemediğini sormş, yemeklerle ilgili eleştirilerini dinlemek istemiş ve yıllarca fark edilmeyen bir çok şeyi değiştrimiştir. Bundan hoşnut kalan Mme Robanne ise artık verdiği her davette yemek sonrasında -normalde tanımadığı kişilerle hiç konuşmamayı tercih eden- Parmarqueé'yi çağırarak konuklarına takdim etmiş, ve konukların yemeklerle ilgili görüşlerini belirtmelerini istemiş ve onu takdim ederken her zaman son olarak "Augustus bir aşçı değil, bir sihirbaz. Ondan sadece şu sandalyenin tahtalarını kullanarak bir yemek yapmasını isteseniz bile eminim sizi şaşırtacak mükemmel bir çözüm getirecektir." cümlesini kurmuştur.
Parmarqueé'nin böylece artan ünü, kendisinden istenen en uçuk yemekleri bile büyük başarıyla yapması sonucu tüm ülkeye yayılmış ve adı Paris'e kadar ulaşmıştır ve Parmarqueé kendini saray aşçısı olarak bulmuştur. (Kimbilir belki de Mme Rabonne Augustus'u takdim edip ilerde Paris'e gitmesine sebep olduğu için kendisine daha sonra çok kızmıştır.) Saray'da da oldukça tutulan Parmarqueé 28 yaşına geldiğinde ülke de yalnızca bir tane bulunan Baş Aşçılığa kral tarafından atanan en genç aşçı olmuştur.

İşte Augustus Parmarqueé'nin hikayesi. Ara sıra herkesin değil, sadece bazılarının sevdiği yemekler yapsa da Parmarqueé'nin tabakları genelde yıkanmaya bile gerek yokmuş gibi mutfaklara dönerdi. Ona yemeklerinin sırrı sorulduğunda verilen cevap ise ne kadar mütevazı olduğunu gösteriyor Parmarqueé'nin: " Aslında ben bir aşçı değilim, ben bir hizmetçiyim. Yemekleri yapan kişi 17 yaşından beri Augustus Parmarqueé ama onların asıl sahipleri bu yemekleri yiyenler. Çünkü Mme Robanne'ın evinde Aşçı Louis'den öğrendiklerimi yaparken, çevremdekilere sormaya başladım 'Bu yemek nasıl? Nasıl olmalı? Farklı ne olabilir?' diye. Ben kendim yeni tarifler oluşturmadım. o tarifleri bana her zaman çevremdekiler verdi fakat tevazularından olsa gerek bunu hiç biri kabul etmedi."

İşte bu hikayeyi okuyan Kübra ve Rahşan reklam tariflerini çevrelerinden alabileceklerini düşündüler ve Augustus Parmarqueé'ye bir saygı duruşu olarak bunu paramarka ismi adı altında yapmaya karar verdiler. Paramarka'nın gerçek hikayesi budur.

Yorumlar

Popüler Yayınlar