enver beyin şenliğine davetlisiniz

Bu sıralar Ankarada her yerde bugüne kadar gördüğüm en "salak" iki afiş var. Aslında afişler çekilebilirdi belki, zira zaten ben de anlamam tasarımdan ama afişin konusuna gelince ip kopuyor işte...
En-Ver şenliğine davetlisiniz diyor, alttaki sponsor logosu olmasa ne olduğu hiç anlaşılmayacak, ocak'lı olan nispeten biraz daha anlaşılır ama Allah aşkına enver şenliği ne demek yahu
meğer enver enerji verimliliğinin kısaltmasıymış da enver kanunu diye bir şey varmış da onun için şenlik yapıyorlarmış da
da da da da
sponsor logolarını görünce akıl yürütüp ulan bu enerji verimliliğidir olsa olsa, hatta aslında verimli enerji koyacaklarmış kanunun adını ama "veren şenliğine geline" dediğimizde "ne vereni, bana mı dedin?" deyip saldırırlar diye korkmuşlardır diye düşündüm:)
Altta logolar olmasa "ulan tayyip adını enver diye değiştirip bir diktatör gibi şenlik mi yaptırıyor?" ya da "bushtan daha güçlü enver diye bi diktatör vardı da ben mi bilmiyordum" diye düşünecektim, Allah'tan böyle bir şey olmadı.
Sponsorlara gelince sırf enerji bakanlığı ile ilişkileri iyi tutmak için zaraya para ödemişlerdir herhalde, yoksa koç grubu da enver şenliği gibi bir isimi "kafadan" silmiyorlarsa ona da yuh...
Alternatif şenlik ismi önerilerinizi bekliyorum, benim şimdilik aklıma bişey gelmedi ama çok kötü de olsa şu örnekle yetinin:
Havagazı Sanayii şenliği --> Hasan
(Çok kötü bi espri olduğnu biliyorum ama önce onlar başlattı, valla:)

Yorumlar

Adsız dedi ki…
hayatında hiç reklam kampanyası yaptın mı bilemem. ama salakça yorum yaptığın kesin.
Bütünleşik iletişim nedir diye sorsam eminim kablolarla yapılan bişeydir diyeceksin.
Sen hiç hayatında merak uyandırma. farkındalık ya da görünürlük kavramlarıyla tanıştın mı bilmiyorum.
Koskoca bir kampanyanın bilboardlarından sadece birirni görüpte laf olsun torba dolsun diye halt edeceksen bu sayfayı niye yaptın.
Adamlar bir sürü şey yaptılar açıp gazete okusan manşetlerde enveri de ne olduğunu da görürdün.
h k dedi ki…
öncelikle isminizi alayım,
sonra da evet, salakça bir yorum olduğunu düşünseniz de enver bence hala kötü bir isimdir, afiş salakçadır.
Adsız dedi ki…
her seyden once bloglar, sahiplerinin dusuncelerini diledikleri gibi yazabilme ozgurlugunun ve daha da onemlisi samimiyetlerinin oldugu yerlerdir. siz de gazete mansetlerini gecip bloglardan ve blog mantigindan azicik haberdar olsaydiniz bu yaziyi daha duzgun ve dozunda elestirebilirdiniz.

adamlar birsuru sey yapmis da olsalar, ben de ankarada yasayan, gazete ilanlarina da takilmayan birisi olarak, sadece billboarddan da enverin ne oldugunu anlayabilmek isterdim.

butunlesik iletisimin ne oldugunu bilmek icin de ne pazarlama kampanyasi yapmak ne de alim olmak gerekiyor.

teaser diye tabir ettigimiz merak uyandiran ilanlar, event diye tabir ettigimiz, marka bilinirligini de artiracak aktiviteler icin pek kullanilmaz.

son olarak, herkes her reklami ve pazarlama uygulamasini begenmek zorunda degildir. reklamcilikla ve pazarlamayla ilgiliyseniz bundan da haberdar olmanizi bekliyorum.

halt etmek lafini suursuzca kullandiginiz icin de, yorumunuza "halt etmişsiniz siz onu" tepkisi bence asiri olmaktan cikiyor.
Adsız dedi ki…
Öncelikle halt etmişsiniz lafı için üzgünüm. Okuyunca farkettim bu konu için ağır oldu.
Fakat en-ver enerji verimliliği kampanuasının maskıt karakteri olarak planlanmış ilginç, yaratıcı, zeki ve sempatik bir karakter.
En-ver kampanyasını ve tipini üretenleri yakından tanıyorum ve acımasızca eleştirilmesini de kabullenemiyorım.
Herşey bir zamanlama meselesi ve bir anlamda satranç...
Siz eğer reklamcıysanız öyle dandirikten yorum yapmadan bir düşüneceksiniz. En azından gazete okuyacaksınız, tv seyredeceksiniz. Sonra da şöyle bir fotoğrafa bakıp diyeceksiniz ki.
Bak bilboardlarda bir çocuk tipi var elinde bir afiş tatuyor şenlikte buluşalım diye.
Altında bir web adresi var.
gazeteyi açtım manşetinde bu çocuğun büyük bir maskotu var ve başbakan-bakan arasında.
Altında bir yazı var enerji verimliliği haftası diyor.
Hımm. demekki enver. enerji verimliliği şenliğine çağırıyor... Peki neymiş enerji verimliliği? Onu da zaten göreceksiniz.
Çizgi filmlerinde afişlerinde, öocukların dilinde. mağazasında falan. filan.
Oldu mu güzel kardeşim. Rahatladın mı?

Öğrenmenin yaşı yoktur. Öğren!

Konuşmadan, hele yazmadan biraz daha çalıştır saksıyı...
Sonra gazete oku. Bak bu çok şey katar senin bilgisizliğine.
h k dedi ki…
uzun uzun yazdığın için teşekkür ederim,
1.dünyanın en büyük markalarının bile marka bilinirliği %100 değilken enverin marka bilinirliğinin %100 olmasını beklemek ne kadar doğrudur bilmiyorum. enveri bilmek durumunda değilim.
2. çocuklar ve zara? bugünün çocukları zara mı dinliyor?
3. başbakanın bir haberin içine dahil edilme arzusu o haberin daha çok kişiye ulaşmasını sağlamak içindir evet, ama başbakanın içinde yer aldığı bütün kareleri takip etme zorunluluğu olmadığı gibi bütün karelerin mükemmellik abidesini beklemek de yanlıştır.
4. enerji verimliliği söz öbeğinin enver'e dönüştürülebiliyor olması maskot için en iyi ismin enver olması anlamına gelmiyor, hatta enverin iyi bir isim olması anlamına gelmiyor. ki iyi bir isim olmadığı konusunda ısrarcıyım.
5.yazının içinde zaten enverin ne olduğunu yazmışım, siz farketmesenizde siteye ve ilgili bir habere link vermişim, demek ki yazmadan önce bakmışım düşündüklerim doğru mu diye.
6. benim yaptığım her iş güzel olmayacağı gibi ya da ben ne düşünürsem düşüneyim bu örnekte olduğu gibi başkaları aynı şekilde düşümeyebileceği gibi sizin ve arkadaşlarınızın işleri için de aynı şey geçerlidir. sizin güzel dediğiniz şey başkaları tarafından güzel olarak anlaşılmak durumunda değildir.
7. isminiz neydi, gizli hayranım (!) :)
Unknown dedi ki…
bence eda suner:)
Eren Kumcuoğlu dedi ki…
Tam da bir "marka maskotu" yaratmak için çalıştığım günlerin üzerine çok "şenlikli" buldum bu tartışmayı.

Öncelikle Janzu: Süper yorum! =)

İsimsiz;
Terbiyesizlik yapmışsın. Haketmediğin cevabı Hüseyin çok güzel vermiş.
Bütünleşik Pazarlama İletişimi dediğimiz olay insanlara bir harita verip onların yolu bulması mıdır? Hiç öyle sanmıyorum.

Onları bir yola sokacaksan, ne yapmak istediğini alenen söyleyeceksin ve bunu eylemlerinle destekleyeceksin. "En lüks restoran" reklamında mesajını basitçe verir, gelen tüketiciye sunduğu hizmeti iddiasına uygun şekilde destekler, satın alma sonrası da memnuniyetleri için çaba gösterir. Sürekli müşterilerinin özel günlerini hatırlar, sürpriz fırsatlar sunar ya da küçük hediyelerle bunu takdis eder.
Bu, bütünleşik pazarlama iletişimidir.

Senin bahsettiğin şey kedinin önüne ipliğe bağlu düğme atıp, gelmesi için kendine doğru çekiştirmektir. Hangi devirde yaşıyoruz?

Ben ortalama bir tüketiciden fazlası olarak bu afişi görünce şunu söyledim; "Yerel bir department store'un kampanya çırpınışı herhalde..."

Kreatif çalışmanın niteliğinden bahsetmek istemiyorum. Bu haksızlık olur, zira herkes tecrübesi ve yeteneği olduğu kadarını becerir. Bu afişi hazırlayanların da bu kadarmış demek ki deyip susuyorum...

Karakterin ilginç, zeki ve yaratıcı olduğunu söylemişsiniz, burada karakterden fışkıran bir zeka pırıltısı var da ben mi göremiyorum? Ya da kırmızı şapkasını ters takmış bir çizgi karakter çok mu ilginç geliyor size? Cevabınız evetse, küçücük bir dünyanız olduğunu söylemek zorundayım. Bunu şehirli insanlardan kimse, hiç bir zaman ilginç bulmadı.

"Bak bilboardlarda bir çocuk tipi var elinde bir afiş tatuyor şenlikte buluşalım diye.
Altında bir web adresi var." demişsin.
Evet o çocuk gerçekten de var. Böyle bir şey dikkatini çekerse var elbette.
Oldu da dikkatimi çekti, buluşacağımız şenlik ne şenliği?
Beni neden ilgilendiriyor?
Bunu öğrenmem için web sitesine mi girmem gerekli?
2 kelimeyle ne olduğu konusunda bilgi alamaz mıyım?
Üzgünüm ama, böyle ilgi uyandırılmaz.

Son söz olarak ta, bu şenliğin hedef kitlesi zaten Zara konseri vurgusuyla belirlenmiş.
Bir insight; A B insanlar zaten elektrik tüketimi konusunda ya aşırı hassas, ya da parasını rahatça ödeyebildikleri için son derece duyarsız.
Bu tip bir afişle onların ilgisini çekemezsin, sosyoekonomik statüsü daha aşağılarda olan kesime hitaben yapılmış bir afiş olduğu aşikar. O zaman -senin anlatımından yola çıkarak sıfatlandırırsak- bu denli "sofistike" olması zaten yanlış değil mi?

Bu afişleri hazırlayanlardan biri madem arkadaşın, buradaki yorumları onunla da paylaş ta sektör gelişsin, güzelleşsin. Verip veriştirmek için değil paylaşmak için yazı yazıyoruz. Belki bu tip kaynakları takip eden insanlardan başka kimselere de faydamız dokunur...
Adsız dedi ki…
Öncelikle 'tartışmayı' şenlikli bulan "turkiliz" ermiş beyimize anladığı dilden bir girizgahta bulunuyum.
Öyle çok da kolay yaratılmıyor "marka maskotu"... Bak bak, tam da "marka maskotu" yaratmaya çalıştığınız sıralara denk gelmiş miş bizim şenlikli tartışmamız...
Çok yaratıcı olduğunuz kesin... Zira özenle "(!) copy paste " yaptığınız kelimelerden de anlaşılıyor yaratıcılığınız...
Hem de marka uzmanısınız, stratejik planlama falan yapıyormuşsunuz. Medyacat abonesi oludğunuz da kesin görünüyor. Ziraa gözde kitaplarınız genelde hediye kitaplar arasından seçilmiş. (Tabii ki onlar da özenle)
Fakat pazarlama iletişimi, öyle sizin okuduğnuz ve kopyalayıp yapıştırdığınız cümlelerle yapılmıyor maalesef.
Yorumunuzdan "ne kadar" sofistike olduğunuzu anlamak zor değil bir taraftan da kelime seçmek için neden bu kadar çok uğraştınız anlam veremedim. Sonuçta insanlar burada iş görüşmesi yapmıyor. Yukarılarda bir arkadaşın da belirttiği gibi yorumlarını paylaşıyor.
İyi güzel de neyi neden eleştirdiğimize de bir önce bakmamız gerekmez mi?
Yarı türkçe yarı ingilizce bazen turkilizce anlatımlarla, şehirli, şehirsiz, köylü, karnavallı vs. (sözüm meclisi bozmasın) MAVRALARIYLA bu imajsearch (!) neden?
Bu kampanyanın hedef kitlesinin elektrik faturasını kolaylıkla ödeyebilenler olmadığı zaten sizin de belirttiğiniz gibi aşikar. EN-VER isminin çok kötü olduğu sonucuna varmak için (dandirikten) yorum yapmanın ötesinden biraz daha düşünülmesi gerekmez miydi?
En-ver karakterinin, özellikle maskotun ve çizgi karakterin çocuklar üzerine yoğunlaşılmış bir kampanya vurgusunda neler yaptığına da bakmak gerekmez miydi?
En azınan çizgi filmlerinden birini görmek, ya da o (aşağıladığınız) Zara konserinde halkla bütünleşmesini, tezahüratlarını, resim çektirmek için kuyruğa girenleri, enveri sevenleri, enver türküsü söyleyenleri, enver gibi şapka giymeye çalışan çocukları falan bi düşünmek gerekmez mi?
Her kampanyanın öyle 'süslü' kelimelerle turkiliz anlatımlarla 'markacıların' çok iyi vurguladığı 'dandik' fikirlerle yapılmadığını bilmek gerekmez mi?
Bu lüks restoran örneğini de gerçekten tebrikle karşılıyorum. Şu an yazarken aklıma gelmedi ama onu "copy paste" (turkilizceniz bunu anlamaya yeterlidir) yaptığın yeri de eğer vaktim olursa ve hala burada "sizlerle" şenlenmek istersem yazarım.
Kendini ortalama tüketiciden fazlası olarak ödüllendirmişsin ama ortalama tüketiciler en azından düşünebilenlerdir diyorum.
Ermiş bey sen "marka maskotu" yaratmaya bi devam et bakalım.
Adsız dedi ki…
isimsiz ismini ve mesleğini alalım. bu kadar yorumcuyu aşağılamaya sadece arkadaş hatrına kalkılmaz, bunun için pazarlama konusunda bu kadar ısrarlı ve iddialı yorumlarından, bu konuyla ilgili olduğunu çıkarmak istiyoruz.

hüseyin odtü mezunu, pazarlamada yüksek lisans yapıyor ve belli ki bu konuları araştırıyor. eren marka iletişim sorumlusu, belli ki bir birikimi var. ben odtü mezunu işletmeciyim. yani hepimiz bir şekilde bu konularla alakalıyız. bu yorumların da reklam ajansına bir geribildirim olarak gitmesinden öte bi iddiası olamaz zaten. o zaman bu sert tavır niye. artık kampanyanın neden iyi olduğundan geçip, arada kullanılan ingilizce kelimelere takacak kadar sert bi tavır.

orda zaranın yerinde hepsi, keremcem vs çocukların sevdiği isimler olsa, billboardda daha anlaşılır ilanlar, daha çocukların seveceği türde bi internet sitesi, daha çocukların seveceği türde bi maskot adı olsa, çocuklar "aa zara konseri varmış,gidelim bari" diyen büyüklerin yanında götürdükleri çocuklar olmazdı. büyüklerden onları konsere götürmelerini isteyen çocuklar olurdu. maskota tesadüfen rastlamazlardı. maskotu biliyor ve görmek istiyor olurlardı.

ha sen diyeceksin ki nerden biliyorsun böyle olduğunu, sadece tahmin ediyorum. artık sen arkadaşına soruver doğru muymuş tahminlerim. fakat, bu kampanya daha iyi yapılabilseydi, o konserde çok daha fazla çocuk olacağına eminim.
Eren Kumcuoğlu dedi ki…
İsimsiz;

Benim anlattıklarıma verdiğin cevap bana çok aciz ve kalitesiz geldi. Öyleyse şunu diyebiliriz; "Kişilerarası iletişimden nasibini alamamış bir iletişimci"yle tartışmaktayız.

Ben profesyonel yaşamımda mümkün olduğu kadar yalın dilde konuşmaya çalışıyorum. Jargonla konuşan birisini duydun mu hiç? Piyasaya ne kadar yabancı olduğun ortada.

Ne iş yaptığını, adını sanını bilmiyoruz, işi hakarete vardırmadığın sürece de asla bilemeyeceğiz gibime geliyor. Ancak gerek eğitim gerekse de profesyonel anlamda bir kaç fersah ötende olduğum şüphe götürmez.
Verdiğim örnekler %100 orijinaldir ve tecrübelerimden aktardıklarımdır. Dilediğin kadar araştırabilir, istersen de bel altından vurmaya devam edersin.

Konuya dönelim. Madem bu kadar iddialısın, o zaman seni iddialarınla başbaşa bırakmayı yeğliyorum. Yap kampanyanı, nasılsa yaptıran STK ya da bakanlık-belediye falandır. Bu gülünç kampanyanın ne çeşit dinamiklere gereksinim duyacağını, geri dönüş oranının ne olacağını falan ölçümleyemeyeceklerdir. Dolayısıyla ucuza "yaptık" dedirtecekleri birilerine bu işi hallettirmişler.
Gerçekleri konuşacaksak "üzgünüm, bunun çok ucuz olduğu her halinden belli oluyor" demek zorundayım.

Web sitesine göz attım. Ziyaretçi köşesine baktım, tek mesaj yok, şaşırmadım. Biraz farklı isimlerle mesaj yollayıp şişir istersen.
Bana Türkçe dersi veriyorsun ama "Ampül" gibi bir imla hatası yapan, "Kullanin" kelimesinin font hatasını düzeltmekten aciz (ya da dikkatsiz) insanların yaptığı işleri savunuyorsun. Önceden de söylediğim gibi, hepsi yetenek meselesi...

Hedef çocuklar deyip duruyorsun da... Binaları yalıtma mesajını da onlara mı veriyorsun?
Devam öyleyse...
Adsız dedi ki…
Herşey güzel herşey iyi de. Bu şiddet bu ihanet dolu bakışların sebebini çözemedim.
Pardon üst paragraf bu blogla ilgili değildi. Birden kendimi aşk üçgeni içinde hissettim galiba.
Jargon delikanlı pazarlamacıyı bozar değil mi?
Ampüle ya da kullanine takan marka maskotu yaratıcısının (- tam da bu sıralarda marka maskotu yaratmaya çalışıyor zaten.. marka maskotu bir de. Yaratmak. Vay sektörün haline vay!) store'un yazarken ne kadar acizleştiğini farkedebiliyor muyuz acaba. Yoksa kutsal ittifak öyle deruni bir haçlı seferine kalkışmış ta ben mi farkında değilim.
Aslında şaka bir yanda hiç bulaşma niyetim yoktu inanın sevgili kankalar. (eren-leyla-hüseyin. Öyle hüseyni makamında dinliyordum. Kublenin bir yerinde 'Doyulmaz hüsnü an dır' diye başlayınca kaleme sarıldım.
Afişi. markayı. maskotu savunmak bir yanda da bu sanal dünyanın başıboşluğuna sinirlendim.
Ne vardumduyzmaz kalemler, kağıtlar doğurdu bu siberşey diye yazdım o hafif alaycı yorumu. (belki de sert)
Mesleğim gazetecilik.
Pazarlama iletişimi erenden matlaka (!) az olmak kaydıyla ahkam kesebileceğim bir alan. (Ne demiştiniz herkes aynı şeyi düşünmek zorunda değil)
Afiş yapmak. marka maskotu. bilboard. kampanya falan. Peynir bir yana ekmek bir yana...
Ama kesin olan şu: konuşmadan. hele hele alenen yazmadan herkes kellesini bilgisayar ekranından bi çıkaracak. Düşünecek.
Öyle hemen de bu sıralarda marka maskotu yaratıyordum diye (ingilizlerin meşhur lafıdır. Eren bilir) 'Keki kalıbından çıkarma' yacak! Türkçesi atlamayacak!
Tartışmak güzel!
Konuşabiliyor olmak güzel.
Ama mavra bir kere adaba ters.
.... yarıştırmanın yeri zaten değil...
enver olmasaydı tanışamayacaktık. bakın enver nasıl bir halk kahramanı. Beklenenden çoook fazlasını bie yapabiliyor.
Bu arada enver söyledi. Enerjini boşa harcama! Oaran cebinde kalsın!
Harcamayın. Harcamayın.
Haklı.
Haklı enver yahu.
Harcamayın!
Enver kadar da ...?
Bu arada 'sezgisel satış döngüsü' diye bir kitap çıktı eren al onu lütfen. Sana çok güzel brand management(!) öğretir.
Biraz da iletişimde 4D üzerine çalış bence. Zayıf kalma sen uzmansın.
O şirket senin ellerinde. Kelebeği sen tutuyorsun unutma. Markaları onların herşeyi.. Maskot yaratacaksın lütfen dikkat et.
Maskotlarda polyester kullanılır aman dikkat. çamurdan bişey çıkmasın olur mu?
Siz WOMM'lamaya (!) devam edin arkadaşlar. Zaten şimdi blogging moda. Bariyer. Sory! Kariyer içinde çok faydalı diyorlar. (turkilizcem nasıl eren 'take off marketing' yapar mı?
Zira yaptıklarıyla ses getiremeyenler teneke kutusundan medet umar bilirsiniz. Boş olunca ses çok çıkıyor.
Takılın.
Eren Kumcuoğlu dedi ki…
Bir iş eleştirirken, bir kişi eleştirmeye geldi durum.

İsimsiz. Adı üstünde, ismi, cismi, yüzü olmayan. Bize ısrarla bir isim vermediğin halde seni muhatap alarak konuştuk ama seni komplekslerinle başbaşa bırakmak en iyisi olacak besbelli. Bu sana son mesajımdır.
Tedaviye cevap alamıyoruz çünkü!

Madem varlığım seni bu kadar rahatsız etti ve durumu kişiselleştirdin, canını daha çok sıkayım.
Ben bugüne kadar yaptığım herşeyde kendimi fazlasıyla kanıtladım. Şu an gerek özel gerekse de profesyonel yaşamımda çok başarılıyım ve başarımı senin deyiminle boş atıp tutmayla değil, yetenek ve kişisel gelişim ile inşa ettim.
Şu çok taktığın "marka maskotu" olayı da büyük bir başarıyla sonuçlanacak, emin olabilirsin.
Darısı senin ve Enver'in başına =)

İngilizce konusundaki azmini de takdir ediyorum. Bir gün çözeceğine inanıyorum.

Ama bilmen gerekir, bunların hiçbirisi bir perde arkasına saklanıp hakaret etmekle, aklın sıra dalga geçmekle ya da yine aklın sıra ders vermekle olmuyor. Nasıl olduğunu (madem bu kadar zekisin ve üstünsün) sen bulabilirsin herhalde.

Bol şans.
Adsız dedi ki…
Ama olmadı ki dostum ya!
Daha karpuz kesmeyecek miydik?
dikkat ettiysen hakaret içeren herhangi net bir ifade de bulunmadım. Gazeteciler çok yapar bunu... "Polemik"... yüksek standartlarda yapılırsa (ki bu kalem eşitliği gerektirir ki yine biraz zor gibi) gayet zevkli ve okuyanı da memnun edici şeylerdir.
enver benim maskotum değil bu arada.
Perde arkasına saklandığım falan da yok... İşim gereği maalesef (kariyer) sayfalarında dolananlar gibi alenen yazamıyorum tabi. Hani yalan yanlış bir isim yazıp ya da bir nickname uydurup yazmak da olmuyor bir taraftan.
O nedenle.
Ama bu mevsimde bir daha bulamazsın bence karpuzu bekleseydin ya.
Tedavisi WHO standartlarında mümkün bile olmayan şu aşağıdaki iktibasa dikkatine çekerim. Yabancıdan değil senden;
"Ben bugüne kadar yaptığım herşeyde kendimi fazlasıyla kanıtladım. Şu an gerek özel gerekse de profesyonel yaşamımda çok başarılıyım" Artık kompleks mi dersin, inanılmaz bir paranoya mı dersin. yoksa your potential my passion mu dersin onu bilemem.
Yine işim gereği sana bir iletişim çözümlemesi yapıyım da şaşır biraz!
---Toplam çalışma hayatında bulunduğun süre maksimim 4 yıl... Onun da büyük kısmı stajyer arayışı ile geçti. Askerden gelince de tabi doğal olarak "sertifikasyon" sağlam bir kariyer için yeterli olmadığı için (zaten dış ticaret te sevmiyorsun. iş bulmak falan zor şimdi :) En iyisi rahat rahat atıp tutabielceğim bişey yapıyım dedin. Al sana en iyi meslek. Marka iletişim uzmanlığı. Artık hangi kurum veriyorsa bu uzmanlık belgesini onu da hüseyni makamından dinleriz.
Şu stratejik planlamadan da nasıl bir anda marka iletişim uzmanlığına geçiliyor. Sınavdan kaç almak lazım mesela. Ya da hani profesyonel (özel yaşamımda-profesyonel yaşamımda!! Vah ki ne vah!) yaşamında, profesyonellerin yaptığı gibi şunu şunu şunu da ben yaptım deyip bi linklerini falan yazıver be hocam.
Hani bir tane marka yarattım. Hadi markayı boşver de bir markanın kurumsal kimliğini kullanarak birşey yaptım. E hadi onu da boşver de şu örnek afiş çalışmam, şu reklam filmi metnim, şu bir iki sekans bişeyler yapmıştım o, şu animasyon, şu çizgi, şu bilmem şu... E hepsini geç de şu fikir de benim bunu ben yaptım diye bir yaz hocam ya.
...
Kişisel eleştiri normal birşey. Sonuçta sen de "ilk" başladığın gün (stajında: terbiyesizlik etmişsin) diye başlamıştın.
Ama nezaket her zaman nezakettir.
Sinirlenme olur mu?
Yalnız bırakma şimdi beni!
Sonra bu kedi bu karanfil kokulu sokak, bu şehir, bu filler... Kaybolur şehir...
Yapma ya... Yapma.
h k dedi ki…
İsimsiz konuyu çok güzel özetlemişsin:
"Zira yaptıklarıyla ses getiremeyenler teneke kutusundan medet umar bilirsiniz. Boş olunca ses çok çıkıyor."

Herkes kendisini biliyor, ne kadar teneke ne kadar değil.

Şu ana kadar gelen yorumlardan Eren'in Leyla'nın ve benim enveri başarılı bulmadığımız, isimsizin başarılı bulduğu, cansunun ise şakacı olduğu ortaya çıkmıştır.
Bundan sonraki yorumların tartışmaya bir faydası olmadığını düşündüğüm için bu yazıyı burda yorumlara kapatıyorum.
Yazıyla ilgili diyeceği olan mail atabilir...
Katılan herkese teşekkürler..

Popüler Yayınlar